14 Ocak 2014 Salı

Sımsıcak Evimde..

                              Her zaman ki  gibi  elimde meyve çayım,  battaniyemin  altında,  güvenli ve huzurlu  evimde oturuyorum. Dışarısı  buz  gibi.. Böyle  havalarda evin  değeri daha iyi  anlaşılıyor  sanki..Evde geçirilen bu dakikalarda  bir taraftan bizi saran sıcak  duyguların keyfini  sürerken, diğer  taraftan bizim gibi  olmayan, özellikle  evsiz barksızları da  düşünür ,  tezat  duygular  yaşarız. Yani  ben  böyleyim  ve  herkesi  böyle sanıyorum.  Kaloriferli evlerimizin  rahatlığı bizi şımartır. Bu  durumun  ne kadar  büyük bir lütuf  olduğunun  farkında mısınız?  Yoksa  her zaman ki  rutinin  getirdiği bir  kayıtsızlığa mı  sahipsiniz?  Yaşadığım yerde  şundan  on beş  yıl önce  kaloriferli ev  bulmak  zordu.  Ben de  sobalı  evde yaşamışlardanım.  Bir  odanın sıcak olup  diğer odaların  buz  gibi  olması,  kaç  kat in çık , odun  ya da  kömür taşıma,  soba tütmesi,  sobayı yakmada ki acemilik  .... Daha ne  zorluklar.  Beterin  beteri  vardır,  eskiden çok eskiden insanların  çilesi  daha da  çokmuş.  Okuduğum kitaptan  öğrendim .
                              Fernard Braudel  ,  kapitalizmin  Avrupa'daki  gelişimini  incelediği  yapıtının   Gündelik Hayatın Yapıları  başlıklı  ilk  cildinde ,  ısınma  sorunun  XV.  yüzyıldan  başlıyarak  emekleme  çağını  terkettiğini  söylemiştir.  Braudel,  şömine  halini  alacak  ocakların  Avrupa  evlerine  XII.  yüzyılda  girdiğini  yazar.  Uzun bir  süre de  sadece  yemek pişirmek  için  kullanılmıştır.  1695  yılında  Fransız Kralının  yemek  odasında  iki  şömine  vardır  ama  kadehlerdeki  şarap  donmuştur.
                           ''  Herşey  1720' de  değişti. ''  der  Braudel .  İlk  olarak  Venedik,  Fransa,  Flemenk  sonra da  Macaristan,  Polonya  ve  Rusya  ısınmayı  öğrenmiştir.  Akdenizliler  mangal ile  idare  etmiştir. Sanayi  devrimi  ile  yaşama  düzeni  kökten  değişmiş,  kalorifer  hayata  geçmiştir.
                          Türkiye'de  kaloriferin  yayılması  apartmanlaşma  sürecine  paralel  olarak  1950 lilerde  gerçekleşir.  Hala  köylerimizin,  kasabalarımızın  durumunu  düşünürsek  ısınma ülkemizde  bir  lüks.
Şimdi  kaloriferin  yanına  oturmuş ,  sımsıcak  evimde  bunları  okuyup  düşünmemek imkansız.  İnsanoğlunun  ısınma yolunda ki  çilesi,  evrimi,  şimdi  ki  durum..


Kapanışı evimin en sevdiğim  yeri, kitaplığımın önü, kanapemde,  battaniye altı ile  yapıyorum.  İçinde bulunduğumuz durumu,  şartları  tek tek   düşünmeli,  çokça da  şükretmeliyiz..

10 yorum:

  1. Buket, anneme gidiyorum , sıcacık yanan soba, üzerinde fokurdayan su, 1 demlik çay, bazı akşamlar kestane pişiriyoruz, bazı sabahlar ekmek kızartıyoruz üzerinde, bir de fırını var ki, ekmek-balık-kek nefis pişiyor içinde.... Bunları yaşayınca anneme imreniyorum :) Sonra da temizliğini, işini, gücünü düşünüp kendi kaloriferli evime şükrediyorum. Duygu karmaşası :)

    YanıtlaSil
  2. ben çok iyi anlarım bunu ve hep şükredenlerdenimdir
    allah kimseyi evsiz barksız ve kış günü açıkta koymasın *-*
    sana mutlu dakıklar

    bloğumun yenı tasarımı ıle blgouma beklerım.

    YanıtlaSil
  3. Küçük görünen ama uzerine dusununce cok büyük nimetler bunlar, gercekten cokca sukretmek lazim

    YanıtlaSil
  4. İnsanoğlu güzelliğe ve rahatlığa çok çabuk alışmıştır her zaman. gerçekten değeri ne zaman anlaşılır sahip olunanların? belki de kaybedilinceye kadar hakettikleri değeri görmezler çoğunlukla.
    kalorifer iyidir hoştur da hiç bir zaman yanan alevin sıcaklığını vermemiştir bana. ateşi hissetmek, sesini duymak isterim hep. kaloriferin konforuna diyecek sözüm olmasa da...

    YanıtlaSil
  5. Şükretmek konusunda size katılıyorum...malesef hayatlarımız rutin bir çemberin içinde dönüp dururken sahip olduğumuz şeylerin farkına varamıyoruz, bunların keyfine varmak bir yana hep daha fazlasının peşindeyiz...
    Bu arada kütüphane köşeniz çok şirinmiş :)

    YanıtlaSil
  6. çok teşekkür ederim güzel yorumlarınız için..

    YanıtlaSil
  7. Bende sobalı evde büyüdüm, zor şartlar. Tütmesi, isi, gece sönmesi ve yanıncaya kadar üşümemiz.. Az şükrediyoruz değil mi bu hallerimize? Sımsıcak evimizde oturup keyfini sürüyoruz ancak. Allah herkesin yardımcısı olsun bu konuda....

    O güzel köşene de bayıldım açıkçası, içim ısındı :)

    YanıtlaSil
  8. Ben de şöyle demiştim geçenlerde: Evinde mutlu olmayan veya olamayan kişi hiçbir yerde mutlu olmaz veya olamaz... Ev gibisi var mı? Kafa'ya daha çok, daha yorumlarla bekliyorum sizi Pelin Hanım... :)

    YanıtlaSil
  9. Sobanın olduğu zamanların tadı da başkaydı hani :)
    Bu arada mimledim seni :)

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...