18 Şubat 2013 Pazartesi

Budapeşte'de Kahve Ve Pasta


                             


                         Macaristan, Osmanlılarca bölgeye taşınan kahve kültürünü en hızlı benimseyen ülkelerden biri olmuş ve Osmanlılar bölgeyi terk ettikten sonra da bu kültür  toplum yaşamının önemli bir parçasını oluşturmuş. Öyle ki 19. yüzyılda kentte 600 kadar kahvehane ya da Macarca ismi ile kavehaz bulunuyormuş. Aynı dönemde kafeler, edebiyat ve sanat çevrelerinin hakim olduğu entellektüel faaliyet mekanları imiş.  Vaci Caddesinin kuzey ucundaki Gerbeaud   o  dönemden kalma pastanelerden biri. 1858′de kurulmuş. Adını işletmecisi olan İsviçreli çikolatacı Emil Gerbeaud’dan almış. 






Biz  de  bu  kafe de  bir  mola  verdik.  İçi  gerçekten  çok  güzel.  Fazla  kalabalık değildi,  soğukta   uzun  süre  gezmiştik ,  bu  sıcak  mekana  girince  nasıl  mutlu  olduk .  Hemen  kahve ve  pastalarımızı  
ısmarladık.  Tercihim  espresso   ve  karamelli  pastaydı.  Ortalamanın  üzerinde fiyatları var.







1858  yılında  şekerlemeler   satan  bir  dükkan  olarak  kurulan  Gerbeaud,  bugün  Avrupa'nın  en  büyük kafelerinden  biri.




Bu  fotoğrafı   Pelin  kafenin  dışına  çıkıp  çekti.  Biz  sol da  cam  kenarındayız.

                                


İkinci  durağımız  New York  Kavehaz...




Burası  bizim kaldığımız  otelin  semtindeydi  zaten.  Blaha  Luiza Ter  durağında  inince  Erzsebet Caddesi  üzerinde  bulunan  Boscolo  Otelin  altında  bulunuyor.  Süslemeleri  ve  mimarisi  ile  saraydan  farksız.





Burada  kahve  ve  pasta  keyfi  yaptık.  Gittiğimiz  üç kafeden  en  pahalısı  burasıydı.  Ve pastaları  en kötü yeri.  Yalnızca  ortamında  bulunmak  için  bir  kahve içilir.




Pelin'le   bir  ara  tuvalete  gittik.  Oldukça  güzeldi..


                                                  


                          Budapeşte'de   güzel   bir  kafe kültürü var.      Zamanında özellikle sanatçıların  zaman geçirdiği yerlermiş. Birçok kafe, müdavimi olan sanatçılara şiirlerini yazmaları için ücretsiz kâğıt ve mürekkep verirmiş ve hatta onlara özel, uygun fiyatlı sanatçı menüleri olurmuş. Bunun haricinde şehirde bir dedikodu mu var buralarda yayılırmış; âşıklar ilk buluşmalarını buralarda yaşar, niyetlerini burada beyan eder, gösteriş yapmak isteyenler en  güzel   kıyafetlerini giyinip buralarda gezinirlermiş. Daha sonra gelen savaşlar ve yıkım ve son olarak da demir perde yılları bu kültürü sekteye uğratmış, yıkılmışlar, yasaklanmışlar…



Benim  en  çok  beğendiğim  kafeyi  sona  sakladım.  Central  Kavehaz..





Hem  kafenin  içi,  hem  çalışanları,  hem de  taze  ve  lezzetli  pastaları  tüm  yorgunluğumuzu 
aldı.  Fiyat  yönünden  de  en  uygun  yerdi.  Zaten  normal  bir  kafe de neredeyse  yarı  fiyata 
daha  güzel  pasta  ve  kahve  çeşitleri  buluyorsunuz  bence.  Yine  de  mekan güzelliklerini
yaşamak  için  bunlara  katlanıyorsunuz.





Gidip  oturup  kafeleri  biraz  paylaşmak  istedim.  Ama  Budapeşte'nin  en  güzel  taraflarını  paylaştım  kaç  gündür.  Asıl  olan  sokaktaki.  O  kadar  çok  evsiz,   sarhoş  ve  deli  gördük  ki  anlatamam.  Özellikle   yaşlı  evsizleri  betonlar  üzerinde o  soğukta  yatarken  görmek çok  can  sıkıcıydı.  Şehir  sanki  dünya  savaşından  yeni  çıkmış  ve  köhne  çoğunluk.  


4 yorum:

  1. Not almak lazım, yolum düşebilir :)

    YanıtlaSil
  2. Yazını okurken burnuma buram buram güzel kahve kokuları ulaştı. Dünyaya kahvenin yayıldığı ülke eski adıyla Habeşistan yeni adı ile Etiyopya'dan sevgiler...Figen

    YanıtlaSil
  3. Gerçekten tam bir saraymış. Ne güzel yerler. Kahve ve pasta nefis görünüyor.

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...